Blog seceneğini bol bol yazmak, duyguları dile getirmek için koymuştum sayfama. Gel gör ki , sayfanın eksikleri, gerekleri, gereklilikleri derken amacından uzaklaştım. Teknik kısmı, desteği, desteksizliği, görseli,odur budur derken bir baktım ki Kasım ayından beri hiçbir hareket yok. Hani sen paylaşacaktın, hani sen yazacaktın nolduuun?? diye sitem ettim kendime. Gönülden geçenleri, dile gelenleri ertelememek gerektiğine inanırken bir bakmışım ki inandığım yoldan şaşmışım. Allah şaşırtmasın vallahi, neyse ki hatırladım, farkına vardım. Anladım ki bu iş hiç de öyle dışarıdan gözüktüğü gibi değil. Kahve dükkanları bol bol yazanlarla dolu ya 😉 Bir kere vakit ayıracaksın, kendini didiklemekten vazgeçeceksin, gönlünden geçeni kelimelere aktaracaksın. Kiminin gönlüne dokunacaksın, kiminin sinir uçlarına. Yine de paylaşacaksın içindekileri. Razı geleceksin gönüllere de sinir uçlarına da 😉
Henüz sizin okumadığınız yazılarım aslında aylardır defter sayfalarını süslüyor, henüz benim bilmediklerimse kafamın içinde dolanıp duruyorlar.
Artık gönülden geçenleri paylaşma vaktidir dedim çıktım yola. Bir söz veremem yazıların aralıklarına dair, başka bir söz de veremem içeriklerine dair. Türk Dil Kurumu’na uygunluklarına, her yazının size hitap edeceğine dair de bir söz veremem. Ama yazmaya söz verebilirim…
o zaman şimdi şarkı söylemek lazım avaz avaz….
o zaman şimdi yazı yazmak lazım zaman zaman…